kendilerini baş tacı ve ulaşılmaz sanan ülkeler vize uygulayarak önemlerini(!) hissettirmek istiyorlarmış. Canım, yerim ben sizin o önemli triplerinizi. Vize uygulamalarının açıklamasını da seyahat edenlerin ülkelerine geri döneceklerinden emin olmak için, diye yapıyorlar. Ah be ya, zaten biz de 10 günlük vize alalım da, sonra da ülkenizde amele olarak kalırız, bir de memleketinizden Helga bulur evleniriz diye planlamıştık, yemediniz. Nasıl yapsak ki, o zaman verin bize ordan bi vize… İki biyometrik fotoğraf, onaylı maaş bordrosu, kendine ait banka hesap dökümü ve bir de mülakat mı? Bilmemne holdinge iş başvurusu yapmadık biz, yalnızca ülkenize seyahat amaçlı gelmek istiyoruz ve size de para kazandıracağız!!! Yoksa bir zamanlar bizim bayrağımız altında güvenle yaşamış olmanız canınızı mı sıktı ve hala sıkmaya devam mı ediyor? Kusura bakmayınız, biz başka ülkelere gidiyoruz, aman efendim sonra ekonomik krizdeyiz hadi gelin bize, döviz bırakın ekonomimiz düzelsin derseniz, biz düşünürüz bu kez.
Rotamız Balkanlar, Makedonya’dan Bosna-Hersek’e, İskender’den Franz Ferdinand’a, Dünya’yı sallayan imparatorluğun kurulduğu yerden, başlattığınız savaşın çıktığı toprakları görmeye. Yemişim sizin marjinal yaşayış tarzınızı, konforlu(!) hayatınızı.
Canımız havuzumsu bir deniz mi çekti? Ya da devasa ağaçlarından gökyüzünü göremediğimiz bir ormanda yürümek? Onlardan sizde yok zaten biz Uzak Doğu’ya gidiyoruz, Tayland’a… Bulunmaz Hint kumaşı değilsiniz, uyanın…